Hayatım Şiir
  Şiir
 
 Eskidendi, Çok Eskiden

Hani erken inerdi karanlik,
Hani yagmur yagardi inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işiklar yanardi evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkilar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençligimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yildizlar eski
Hatiralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.


Ölmek İsterim Dudaklarının Kıraç Topraklarında

Deniz Salı




Saçların ,rüzgarının tenime değişiyle dalgalanır
Kanatların gölgeme sığınır mu kıtamda
Ve ben kimsesizliğimde alırım yarınlara dair umutlarını koynuma...
Öpesim gelir ruhunu
Zülfünden sol yanına giden kıvrımlı yollarda...

Hüzün çiçekleri açıyor sitem kentimde
Hazan güllerinin merhaba deyişiyle uyanıyor mutsuzluklarım
Sen kanatlarında bensizliği taşıyorsun
Bensiz bir yolu yalnız yürümek kolaysa eğer
Bırakıyorum öksüz ruhumun rıhtımına sana dair anıları
Ve buradan itibaren bir virgül bırakıyorum hayata
Ardından kırılıyor göçebe bir kuşun kanatları

Son bir bahar geldi diyorum kendi kendime
Bu sonuncu bahar olmalı diyorum
Ağlamaklı bir kadın oturuyor kendi gibi yalnız bir bankta
Köşeye çekiliyor bir balıkçı denize hasret gözlerimin bebeklerinde
Göçmen kuşlar diyor insanlar havada sürü halinde uçanlara
Bense göçmeyin diyorum
Bari siz gitmeyin
Şu kenti
Gök kubbeyi
Maviliğimi
Beni ,yalnız bırakmayın bankta oturan ağlamaklı kadın gibi
Çürük bir dala kondurmayın sevinçlerimi

Geçmişe dair bir perde aralanıyor göğsümün sokak çocuklarında
Tiner çekiyor kadere inat köşe başı yavruları
Sonuncu baharda soluyor sessizliğimin yalnızlık durakları
Soğuk bir hücrede işkenceye maruz kalıyor günahlarım
Ey Leyl!
Niçin bitmiyor benim son baharlarım?
Niçin susmuyor çığırtkan hayatlarım?

Eylül kokuyor gerdanın
Lal olmuş sol anahtarım
Es geçiliyor artık notalar
....Bir hazan sarıyor buraları
Yokluğunu özledim
Bendeki kimsesizliğini..
....Gitmeseydin ya!
Ey hayat!
Vuslatı kazıyorum alnıma ,yazıma
Gurbetim olmuş sensizliğin son baharları
Teneşire yatırıyorum aşk diye başlayan cümleleri
Sen konuşuyorsun tüm şivelerde
Bilinmedik lehçelerde
Sığ bir umutsun şimdi tümce başlarında
Bu yüzden ölmek isterim dudaklarının kıraç topraklarında


Hasret

Hayrettin Günerli


Gece olduğunda dalıp bakarım bazen aya ve yıldızlara
Mutluluk hayalleri kurarım uykusuz kalırım sabahlara
Tam onu yakaladığımı zannederken bakınca aynalara
Görürüm ki boşuna yorulmuşum ben, o gitmiş ta uzaklara

Hayaller kurmaya devam etmek bundan sonra da olacak işim
Çalışıp ta yeni bir dünya kurmaya yetmez, kalmadı hiç gücüm
Zaman çok daraldı, dilerim tanrıdan bitsin artık bu hasretim
Mutsuzluk benden uzak ta olsun, kalmasın ne derdim ne kederim



Hayrettin Günerli


 

SONBAHAR

düştü elleri içimdeki boşluğa,
su titredi, yaprak oynadı dalında.
kesti elimi yüzündeki kirpiği,
kalbimde bir çiçek açtı.. yine...

bir rüya olmalı gördüğüm,
gördüğüm bir rüya olmalı,
belki de belki de hiç uyandırmamalı...
sonbahar sonbahar olmalı,
sebebi sebebi sonbahar,
sonbahar sonbahar..
korkmuyorum hiç !

başla hadi!
sar karanlığına beni,
al en derinine hadi!
sar bikere sar bikere!

başla hadi!
vur yalnızlığınla beni,
yerden yere yerden yere hadi!
vur bikere vur bikere!

başla! yıka yağmurlarında beni,
ıslat yine ıslat yine hadi ağlat!
kaybet kaldırımlarında beni,
yürüt yine üşüt yine hadi!

korkmuyorum!
korkmuyorum! 
 

Vurgunum

yanağında pembe güller gülümser
gözlerınde ıslak güller ışırdı
çehrene hafıf utangaçlık
üstüne ne gıysen yakışırdı
küçük masum ıffetlı
bıraz da nazlı bır kızdın
güzellığın hıç kımseye benzemez
şeklı tam seçılemeyen yıldızdın
bır bakmaya dayanamazdım
bır de çayına
yanındayken vakıt nasıl erırdı
tarıfsız tadları tebessümün
acıları çatık kaşın verırdı
zaman buğdaya değırmen
kar’a güneş ateşe su
sana da hoyratca sürmüş elını
yaman değıştırmış doğrusu
yüzünde güller solmuş
gözünde fer azalmış
bıraz vefasızca geçmış yazın.
saçlarında erken başlamış kavgası
kara ıle beyazın
sana bahar uygundur demez mıydım hep
nıye vakıtsız soruyorsun
hayat yalnız senın değıl hayatım
sağlam dur yoksa
sebebım oluyorsun
sebebım oluyorsun…

Nazım TEKTAŞ


Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
...Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin , dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye abla

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun Fahriye abla

Önce upuzun sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı , boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye abla

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hala dağları karlı Erzincan'da mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla

AHMET MUHİP DIRANAS

 
 
  Toplam 6022 ziyaretçi (8100 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol